Murger Tomb

Murger Tomb
Henri Murger, Cimetiére de Montmartre, Eylül 2015

Thursday, November 2, 2017

Duo Fidelis'ten bir lokma Aşk ve Ölüm

Piyanoda Orçun Orçunsel ve flütte Zeynep Keleşoğlu'ndan oluşan Duo Fidelis, 1 Kasım Çarşamba akşamı Kadıköy Yeldeğirmeni Sanat'ta salonu dolduran dinleyicilere tam anlamıyla bir müzik ziyafeti verdi. Kaba bir tercümeyle "sadık ikili" olarak Türkçeleştirilebilecek Duo Fidelis'in programı Aşk ve Ölüm üzerineydi. Müzik tarihinin çeşitli dönemlerinden ince bir zevkle seçilmiş eserlerin yer aldığı konsere dair bu isimler de oldukca uyumluydu.


Zeynep Keleşoğlu'nun eserlerden önce izleyiciye hikayelerini anlattığı konserin ilk yarısında klasik dönem Franız besteci Christoph Gluck'un Orfeo operasından bir tema üzerine yazdığı "Dance of the Blessed Spirits" adlı eseri ve romantik Alman besteci Carl Reinecke'nin su perilerinden esinlendiği "Undine" sonatını dinledik. Tanıtım yazısındaki gibi "Mitolojik karakterleri yanlarına alarak bizi duygu dünyasına doğru bir yolculuğa çıkardıkları" bu eserlerde, sanatçıların üst düzey icraları ve enerjileri eski bir kilise olan salonun akustiğiyle birleşerek oldukça keyifli bir yarım saat geçirmemizi sağladı.

Yine tanıtım yazısından alıntılarsak; "ikinci yarıda ise tarihin içinden, yitirişi deneyimleme, yaşamı anlamlandırma ve aşkı sanat aracılığıyla ölümsüzlüğe kavuşturma hikayelerini sahneye taşıdılar.". İlk olarak Zeynep Keleşoğlu, avangard Japon besteci Kazuo Fukushima'nın solo flüt için yazdığı "Mei" (elle tutulamayan, belirsiz) adlı eserini seslendirdi. Ardından ikiliden, "Orçunsel'in Aydın'da 3200 yıllık bir mezar taşında bulunan dünyanın en eski ikinci yazılı şarkısı üzerine bestelediği "Seikilos Epitaph" adlı eserinin ilk seslendirilişini" dinledik. Sanatçı, antik dönemde yaşamış bir adamın ölmüş eşine yazdığı ancak hüzünden çok neşe ve huzur dolu bu melodiyi, hoş bir biçimde armonize ederek çağdaş tarzda bestelemiş. Ölümün böyle yas olarak değil de bu dünyanın sınırlarından kurtuluş olarak ele alınması ve giden kişi adına sevinç duyulması ne kadar da antik ve hem de çağdaş bir yaklaşım ! Eserin icrasında piyanonun tellerine dokunularak oluşturulan efektler ve yer yer yavaş, yer yer hızlı ve zor pasajları barındıran bu bestede konseri birlikte izlediğim Atakan'ın fark ettiği gibi yoğun bir Ravel etkisi de hissediliyordu.

Bu prömiyerle sonlanan konserin içten içe hiç bitmemesini isterken; bis olarak Mahler'in Rückert şiirlerine yazdığı "Kindertotenlieder"den (Çocuk Ölümleri Üzerine Şarkılar) bir parça çaldılar. Orçunsel'in rahatsızlığına rağmen oldukça başarılı geçen bu performansın tadı damağımda kaldı dersem hiç abartmış sayılmam :)

Wednesday, November 1, 2017

Cumhuriyet, Türk Bestecilerinin Eserleriyle Kutlandı

İstanbul Devlet Opera ve Balesi, 29 Ekim Pazar günü gerçekleştirdiği Cumhuriyet Dönemi Türk Bestecileri konseriyle Türkiye Cumhuriyetinin 94. yaşını coşkulu şekilde kutladı. Kadıköy Süreyya Operası’nda sahnelenen konser, ezelden beri müzik camiasında tartışılagelen “Türkçe arya olur mu?” sorusuna güzel bir yanıt niteliğindeydi.


Türkiye’de operanın gelişmesine büyük katkılarıyla ve Ankara ve İstanbul operalarının kurucusu olarak bilinen Aydın Gün anısına düzenlenenen konserde Boğaziçili piyanist Aydın Karlıbel, İDOB sanatçıları Utku Bayburt (Bariton), Cenk Bıyık (Tenor), Şebnem Ağrıdağ (Soprano), Cengiz Arslan (Bariton), Deniz Likos (Mezzo Soprano) ve Özlem Soydan’a (Soprano) eşlik etti.

Bazilari Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında yetenekli gençlerin eğitim için yurtdışına gönderilmeleri kapsamında, bazilari kendi imkanlariyla Almanya, Fransa, Avusturya gibi Avrupa ülkelerinde okuyan, bu birikimleriyle yurda dönerek müzik üretimi ve eğitimi anlamında büyük katkılar sağlayan ve Türk Beşleri olarak anılan Ahmed Adnan Saygun, Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses ve Hasan Ferid Alnar’ın eserlerinden oluşan program, Aydın Karlıbel'in açılış konuşmasıyla başladı.

İlk olarak Saygun’un “Köroğlu” ve “Harmandalı” adlı eserleri Utku Bayburt’tan dinledik. Daha sonra sahne alan Cenk Bıyık Saygun’un “Mavilim” ve Akses’in “Mumların Karanlığı”nı oldukça başarılı şekilde yorumladı. Necil Kazım Akses’in yoğun dissonans kullanılan ve zorlu bir icraya sahip Orhan Veli şiiri üzerine yazdığı “Anlatamıyorum” ve “Aramadın” adlı şarkıları dinlediğimiz Şebnem Ağrıdağ ise salonu hem gür sesiyle hem de günün anlam ve önemine uyan kırmızı elbisesiyle etkiledi. Cengiz Arslan, Ulvi Cemal Erkin’in Altı Halk Türküsü’nden “Çamdan Sakız Akıyor”, “Ayın Ondördü” ve “Divan” isimli şarkıları yorumlarken Deniz Likos Cemal Reşit Rey’in 12 Anadolu Türküsü’nden “Yonca” ve “Sarı Zeybek”i; Özlem Soydan da duru sesiyle “Çeşme” ve “Ayın Ondördü”nü söyledi. Bilinen halk türkülerinden esinlenilen bu şarkılarda klasik batı müziği formlarında bestelenen türkülerden örnekler dinledik. Halk müziği ve yerel kültüre ilişkin muzikal malzemenin (yasaklanip yok edilmemek kaydiyla) batı müziği formlarinda kullanilmasinin yerel muzikleri evrensel boyuta tasiyacagini dusunen biri olarak; Cumhuriyet tarihimizdeki önemli tartışmalardan biri olan Türk müziğinin batı formlarında icra edilip edilmemesi konusundaki fikrim bu performanslardan sonra da degismedi ancak ozellikle sozlu muzikte bunun mutlaka iyi bir beste ve iyi bir icrayla yapilmasi gerektigi seklinde guncellendi :) Ayrica orkestra esliklerinin piyanoyla calinmasinin da etkiyi biraz azalttigini dusunuyorum.


Karlıbel solo olarak seslendirdigi Hasan Ferid Alnar’ın Sekiz Piyano eserinde caz tınılarının hissedildiği “Şu Yamaçta No.1” ve izlenimci özellikleri ön plana çıkan “Deniz Kıyısında Gün Doğusu No.3” ve “Oyun Havası No.8” eserlerini piyanoyla başarılı şekilde yorumladı. İlk kez Ferid Alnar’ı canlı dinleme fırsatı bulduğum için ayrıca mutlu oldum. Türk bestecilerinin daha dinlemedigim ne çok güzel eseri/şarkısı olduğunu düşünerek; keşke okullarda bunlara da yer verilseydi diye hayıflandım. Program tüm solistlerin katılımıyla Aydın Karlıbel’in bestelediği “Atatürk Marşı” ve düzenlediği “Ankara’nın Taşına Bak” şarkılarıyla sonlanırken; yoğun istek üzerine 10. Yıl Marşı ve İzmir Marşı seyircilerin coşkulu katılımıyla seslendirildi.

Notlar: Piyanist olarak başarılı olan Karlıbel’in, beste ve düzenleme konularındaysa daha çok ilerlemesi gerektiği, kendi eserlerinin oncesinde ve sonrasindaki Alnar ve Rey'in eserleriyle karsilastirinca oldukca göze çarpıyordu. Diğer yandan, konser programında şarkıların alındığı operaların ve/veya eserlerin, şairlerin, sözlerin ve solistlerin ses renklerinin yer alması daha bilgilendirici olurken katılımcı olunmasını da sağlayabilirdi.