Yeldeğirmeninin yeni mekanlarından Hoş Sahne'de Marmara Üniversitesi Müzik Öğretmenliği piyano eğitmenlerinden Aytaj Rzaguliyeva ve kemancı Doğu Kaptaner'in Barok Esintisi ve Vivaldi Dört Mevsim konseriyle keyifli bir cumartesi akşamı geçti. Bu etkinlikten tesadüfen haberdar olmama karşın, yeni bir klasik müzik sahnesi keşfetmem adına iyi ki haberdar olmuşum.
Alt katı ve bahçesindeki kafede vegan yiyecek alternatifleri sunan Hoş Atölye, cumbalı üst katında da Yamaha kuyruklu piyanosuyla samimi konserlere ev sahipliği yapıyor. 7 Aralık akşamki konser ayrıca, Aytaj hanımın eserler hakkındaki ilgi çekici açıklamalarına da sahne oldu.
"Barocco"/"biçimsiz inci" isminden geldiği düşünülen Barok ismi, 1600'lerin başında Claude Monteverdi'nin yazdığı ilk opera Orfeo'dan 1750'de J.S.Bach'ın ölümüne kadar geçen yılları kapsayan; Rönesansın akılcılığı, simetriyi ve sadeliği öne çıkaran üslubuna karşı duyguları, tasviri, şatafatı ve süslemeleri öne çıkaran bir dönemi niteler. Aynı zamanda Katolik Kilisesi'nin, reform hareketi nedeniyle kaybettiği gücü, dini sanata ve sanatta ifadeye daha çok yatırım yaparak geri kazanma ve ideolojisini güçlü göstermek için yaptığı çalışmalarından da beslenmiştir. Tüm sanatlarda yansıması bulunmakla birlikte, barok dönemin müzikteki en büyük temsilcisi olan Johann Sebastian Bach'ın (1685-1750) Goldberg Varyasyonlarından G minor Arya* ile konserin acilisini yapan ikilinin ardından, Aytaj Rzaguliyeva solo piyanoyla George Frederick Handel'in (1685-1759) 7 numaralı suitinden Passacaglia bölümünü** seslendirdi.
Barok eserlerin icrasıyla ilgili olarak ezeli bir tartışma vardır; o dönemin notasyonunda performansı etkileyecek unsurlar bugün alıştığımız kadar detaylı belirtilmediğinden ve kullanılan enstrümanlar da bugünkünden farklı olduğundan, bestecinin yaşadığı dönemde duyduğu şekliyle otantik icra mı doğrudur yoksa o bestecilerin asıl niyetlerine göre bir okuma yapılıp günümüz şartlarına göre mi eserleri yorumlanmalıdır? Piyanist Aytaj Hanım, Handel'i pedallı çalmasıyla ilgili olarak "Handel'in pedallı piyanosu olsa o da pedal kullanırdı" diyerek bu meseledeki görüşünün ikinci yönde olduğunu belli etti.
Konserin devamında, Aytaj Hanımın açıklamasına göre, eserlerinin çoğu İkinci Dünya Savaşında Dresden'de yok olan İtalyan besteci Albinoni'nin (1671-1751) G minor Adagio'sunun keman-piyano versiyonunu seslendirdiler. Tanıdık melodisiyle (hangi filmlerde kullanıldığını çıkaramadım) dinleyiciyi kendine çeken bu eseri fark etmem adına güzel bir katkı oldu benim için. Bu arada, tam org festivalinin devam ettiği, org çalmayı denediğim, kitapları okuduğum ve İstanbul orglarıyla ilgili yazılar yazdığım bugünlerde, bu parçanın org ve keman performansını Youtube'da ilk sıralarda karşıma çıkması güzel bir tesadüf oldu: kemanda Vesselin Demirev ve orga Bradley Reznicek'in 2007'de Texas'ta gerçekleşen performansının videosunu burada da paylaşıyorum.
İlk yarının son bestecisi, programdaki diğer barok dönem bestecilerinin aksine 20 yy'da yaşamış Alfred Schnittke (1934-1998) idi. Rzaguliyeva Moskova Konservatuvarı'ndaki öğrencilik yıllarında Schnittke hala hayattayken de onun eserlerini çaldığından bahsetti ve aleatorik müzik*** de kullandığı avangart eserleriyle sovyetlerde tartışmalı bir besteci olduğu yorumunda bulundu.
İkiliden dinlediğimiz Eski Stilde Suit, barok dönemin yaygın formlarından "suit"i kullanmakla birlikte, içine koyduğu bölümler daha teatral öğeler barından danslardan oluşuyor: 1)Pastorale, 2)Balletto, 3)Minuetto, 4)Fuga, 5)Pantomima. Bu bölümler ayrıca Schnittke'nin çeşitli zamanlarda filmler için bestelemiş olduğu müziklerin de bir birleşimi. Bu eserde eski barok müzikten farklı olarak hem bale, pantomim gibi bölümlerde minik teatral öğeler (piyano ve keman arasındaki küçük konuşma ve atışmaların olduğu), hem süitin genelinde aksak ritmler ve armonide modern tınılar vardı (modern öğelerle ilgili olarak "kötü çaldım zannetmeyin" diyerek Kaptaner önceden dinleyicileri esprili bir şekilde bilgilendirdi). Sonuncu bölüm Pantomim de, Schnittke'nin modern yazımıyla gelenekselin dışında, sanki "son" olmayan bir son şeklinde, dinleyicide soru işareti bırakarak sonlandı (Pastoral-ballet bölümlerinin bitişi daha bir son gibiydi hatta:)).
İkinci yarıda Barok döneme dönerek Venedikli Antonio Vivaldi'nin (1678-1741) Dört Mevsim konçertosunu dinledik. Tasvir özelliklerinin ağırlıkta olduğu, yılın her bir ayı için bir parçanın yer aldığı 4 keman konçertosunun birleşiminden oluşan bu eserle hem müzisyenlerin hem de dinleyicilerin enerjisi yükselerek akşam "hoş" bir sekilde sona erdi.
Herkese Hoş Atölye'nin programını takip etmeyi tavsiye ederim (Instagram sayfasında yayınlanıyor). Aytaj Hanım kapanışta, gelecek ay 17 Ocakta da Azeri piyanist Müşfik beyin Mussorgsky'nin Bir Sergiden Tablolar eserini seslendireceği konserine şimdiden meraklıları davet etti.
*Bach'ın eşi Anna Magdelena Bach albümünden, o da başka bir Sarabande melodisinden, "sevgilim seninleyken" adlı bir aşk şarkısından esinlenerek bu eser yazılmış.
**Pasakalya, kabaca "sokakta yürüyüş" olarak çevrilebilecek, yürüyen bas partisini ve onun çeşitlemelerini ifade eden bir barok müzik formudur.
***Aleatorik müzik, en basit haliyle, parçanın bir zar atışı rastgeleliğine bırakıldığı rastgele müzik türüne deniyor
No comments:
Post a Comment