Sevgilim,
Bunları sana hem uzaktan
Hem de yanı başından yazıyorum.
Yalnız bir harf var şehirlerimizin arasında
Dudaklarımızın arasındaysa haftalar..
Sevgilim,
Baudelaire ne demiş Paris Sıkıntısı'nda:
"Anlaşmak böylesine güç işte,
düşünceler böylesine birleşmez şeylerdir,
(...) sevişenler arasında bile!"
Dedim ki
Tam tersine
Düşüncelerimiz birleştiğinden
baktığımız her şeyde
sevişiyoruz böylesine..
Murger Tomb
Wednesday, August 29, 2018
Asla Gitmiş Olmayacaksın
Nicedir bir yol var aklımda
Uzanan tek yöne
Hem dışarıdaki
Hem içimdeki ülkelere
Yollar büyülü, heyecanlı,
Tekinsiz ve esrarlı
İlk adımı atacak
cesaretim var mı?
Sanıyorum ki ev dediğin
Dört duvar ve eşyalar
değil, kalbindeki odacıklar
ve içine sığdırdıkların.
Öyleyse kolay;
Gittiğin ülkelerde evsiz kalmayacaksın.
Öyleyse imkansız;
Asla onu bırakamayacaksın.
Uzanan tek yöne
Hem dışarıdaki
Hem içimdeki ülkelere
Yollar büyülü, heyecanlı,
Tekinsiz ve esrarlı
İlk adımı atacak
cesaretim var mı?
Sanıyorum ki ev dediğin
Dört duvar ve eşyalar
değil, kalbindeki odacıklar
ve içine sığdırdıkların.
Öyleyse kolay;
Gittiğin ülkelerde evsiz kalmayacaksın.
Öyleyse imkansız;
Asla onu bırakamayacaksın.
Tuesday, August 21, 2018
SOKAKLARDAN SALONA KLASİK GİTARIN ÖYKÜSÜ
Bir sokak çalgısı olan naylon telli gitar,
Endülüs’lü Andres Segovia’nın hayat
boyu sürdürdüğü eşsiz ve titiz çalışmaları ve inancı sayesinde sokaklardan
konser salonlarına girmiş; hak ettiği saygınlığı
kazanarak dünyanın her yerinde kalabalıkları
etkileyen bir solo enstrüman haline gelmiştir.
Hayatı boyunca verdiği sayısız
konserleri, bestecileri etkileyerek yazılmasına
vesile olduğu sayısız solo
gitar eseri ve gitar repertuvarına
kazandırdığı birçok aranje çalışması
ile Segovia klasik gitar dünyasına
paha biçilemez bir miras bırakmıştır.
Gitar, Pablo Picasso, 1912 |
Gitarın Doğuşu
Kordofon (telli çalgı) sınıfından
bir çalgı olan klasik gitar
günümüzdeki formunu binlerce
yıllık bir maceranın sonunda
almıştır. Seslerin iki sabit nokta
arasına gerilen bir ya da
daha fazla telin titreşimiyle
üretildiği kordofonların kökeni
tarih öncesi çağlara kadar
uzanarak Eski Mısır, Hitit ve
Antik Yunan eserlerinde karşımıza
çıkmaktadır. Günümüzdeki gitara
benzer en eski çalgı, M.Ö. 1300’lerden
kalma Hititler'e ait bir taş kabartmada
görülmektedir
Bir Antik Yunan efsanesine göreyse arzunun ve
tutkunun enstrümanı sayılan gitar, Defne ağacının
gövdesinden yapılmıştır. Hikayeye göre, aşk
perisi Eros tarafından okla vurulan Apollo, genç
peri Daphne’ye aşık olur. Ancak tam tersi etkisi
olan bir okla vurulmuş olan Daphne, Zeus’un
oğlu Apollo’dan köşe bucak kaçmaktadır.
Apollo’nun ona yaklaştığını ve yakalamak üzere
olduğunu gören Daphne, Nehir Tanrısı olan
babasına onu kurtarması ya da başka bir şeye
dönüştürmesi için yalvarır ve Apollo’nun gözlerinin
önünde Defne ağacına dönüşür. Bunun
üzerine Apollo, Defne ağacından ilk gitarın
öncülü sayılabilecek olan liri yapar.
Sonradan lavtaya (lut olarak da bilinir) dönüşerek
gitarın atası sayılan ud, Ortaçağ’da
İspanya’nın Endülüs bölgesinde İslam
Devletleri'nin hüküm sürdüğü dönemde
Avrupa’ya gelmiştir. 15. yy'da Endülüs’teki
Müslüman hakimiyeti sona ermesine rağmen
etkisi uzun süre devam etmiş; bu dönemden
kalma İslam, Sefarad ve çingene kültürlerinin
harmanlanmasıyla oluşan Flamenko günümüze
kadar popülerliğini korumuştur.
16. yy'da hem solo hem de eşlik amacıyla
Rönesans gitarı denilen çalgı kullanılmış;
sonrasında 17. yy'da yerini Barok gitara bırakmış;
bu ise 18. yy sonlarında Romantik gitara
dönüşerek ömrünü tamamlamıştır. Romantik
gitarın yerini 19. yy'ın son çeyreği ve 20. yy'ın
ilk yarısına damgasını vuran gitar yapımcısı
İspanyol Antonio de Torres’in adıyla anılan
Torres gitarı almıştır. Günümüzde tüm dünyada
“klasik gitar” ismiyle anılan ve yeni yapım
teknikleriyle üretilen gitarlar kullanılmaktadır.
Gül ağacı, maun, abanoz, ladin gibi birçok farklı
ağacın bir arada kullanılabildiği bu gitarlarda
neredeyse ormanın sentezlendiği düşünülürse
günümüz gitarlarının eriştiği büyülü tını daha
da anlamlı hale gelmektedir.
13. yy. İspanyası’na ait bu minyatürde “guitarra latina” (Latin gitarı) ve “guitarra morisca” (Mağrip gitarı) isimleriyle anılan iki çalgı görülmektedir. |
Andres Segovia ve Modern Gitar Müziğine
Yön Veren Besteciler
20. yy. gitar müziğinin en büyük virtüözü
olarak kabul edilen İspanyol Andres Segovia,
klasik gitar müziğinin bugünkü düzeyine
gelmesinde büyük katkılarda bulunmuş;
birçok bestecinin hayranlığını kazanarak gitar
için birçok eser yazılmasını ve gitarın konser
salonlarındaki yerini almasını sağlamıştır.
8 yaşından itibaren müzikle uğraşmaya
başlayan Segovia, ailesinin “saygın olmadığı”
gerekçesiyle karşı çıkmasına ve hukuk eğitimi
alması yönündeki ısrarlarına rağmen gitarın
büyüsüne kapılmıştır. 1912 yılında henüz 19 yaşında
ilk kez Madrid’e gittiğinde, burada ünlü
gitar yapımcısı Manuel Ramirez’in atölyesine
yaptığı ziyaret belki de klasik gitarın yazgısını
değiştirmiştir. Segovia’nın atölyedeki bir
gitarı çalışına hayran kalan Ramirez, gitarı ona
vermek istemiş ancak Segovia parası olmadığı
için bunu alamayacağını söyleyerek reddetmiştir.
Bunun üzerine “Delikanlı, lütfen bu
gitarı al ve çalmayı asla bırakma. Ücretini bana
parayla değil, klasik gitarı meşhur ederek ödemeni
istiyorum.” diyerek Segovia’ya İspanyol
klasik gitarının gelecek 30 yıllık serüveninde
eşsiz bir rol oynayarak kendisine eşlik edecek
olan enstrümanı vermiştir.
İlerleyen yıllarda Segovia Avrupa, ABD
ve Güney Amerika’da gerçekleştirdiği ve
büyük başarı sağlayan konser turneleriyle,
dikkatleri hem kendi üzerine hem de solo
konser enstrümanı olarak klasik gitarın
üzerine çekmeyi başarmıştır. Segovia, gitara
başladığında gitarın sanat icrası için değil,
popüler eğlencelerde şarap ve kadınlarla
birlikte şarkılara ve dansçılara eşlik etmek için
kullanıldığını ifade etmektedir. Çalgı üzerindeki
algının değişmesiyle gitar, tüm dünyada büyük
konser salonlarında kendisine yer bulan bir
çalgıya dönüşmüştür.
Segovia, çocukluğunda içinde yeşeren müzik tohumunun 10 yaşında Granada’daki Elhamra Sarayı’nı ilk kez gördüğünde ekildiğini düşünüyor. |
Geçmişte sadece gitarist kökenli bestecilerin eser verdiği ve büyük ölçüde İspanyol etkisinde olan gitar müziği, 1920 sonrasında Andres Segovia’nın girişimleriyle gitarist olmayan ve daha çok senfonik eserler veren bestecilerin katkılarıyla, büyük form ölçekli, melodik ve armonik açıdan zenginleştirilmiş eserlerle genişlemiştir. Segovia bu durumu, “Ben başladığımda gitar bir kısır döngü içindeydi; gitar için yazan besteci yoktu, çünkü virtüöz gitaristler yoktu.” diyerek açıklamaktadır. Gitar müziğinin kanıksanmış İspanyol olma özelliği bu süreçte kırılıp Meksikalı, İtalyan, Brezilyalı ve Polonyalı bestecilerin eserlerinin seslendirilmesiyle evrensel bir boyuta taşınmıştır. Bir zamanların garip, başıboş sokak çalgısı olan solo gitar için 1950’lere kadar gitarist olmayan besteciler tarafından 300’den fazla eser yazılmıştır.
Gitar Tınısının Eşsizliği
İspanya tarihinin başlangıcından beri sokaklarında
Endülüs ruhunun melankolik bir yansıması
olan gitar sesinin yankılandığı rivayet
edilmektedir. İspanyol şair Eugenio d’Ors Gitarın
Şarkısı adlı şiirinde gitar tınısının büyüsünü
ve doğallığını anlatmak için “Piyanonun şarkısı
söylev, çellonun şarkısı ağıt, gitarın şarkısıysa
şarkıdır.” demiştir.
Yaşlı Gitarcı, Pablo Picasso, 1904 |
Segovia gitarı, bizimkinden daha küçük ve narin bir gezegenden duyduğumuz ya da teleskobun tersinden bakılan bir orkestraya benzetmektedir. Gitarın şiirsel ve melankolik sesinin, tını çeşitliliği ve armonik zenginliğinin onu kendisine çektiğini söylerken içinde tüm orkestrayı barındıran eşsiz bir çalgı olduğunu belirtmektedir.
Türkiye’de Klasik Gitar
Türkiye’de gitar ilk olarak 18. yy sonlarında
Osmanlı Sarayı’nda kullanılmış; bu dönemde
saraydaki bazı müzik dersleri gitar eşliğinde
verilmiştir. 1830’lardan sonra ise Fasl-ı Cedid
adı verilen ve doğu ve batı müziği enstrümanlarının
birlikte kullanıldığı fasıl gruplarında bir
eşlik çalgısı olarak yer almıştır. 19. yy sonlarıyla
20. yy başlarında İstanbul’da saray dışında
da Batı müziğine karşı giderek artan ilginin
sonucunda çoğunlukla popüler müzik topluluklarında
ya da şarkıcıların arkasında bir eşlik
çalgısı olarak kullanılmıştır. Gitarın giderek
yaygınlaştığı bu dönemde çoğu Rum evinin
duvarında bir gitarın asılı bulunduğu ifade
edilmektedir.
Gitar-Kolaj, Pablo Picasso, 1913 |
Cumhuriyet döneminde çalgının yaygınlaşmasında kurumsal ve akademik çalışmalardan çok bireysel çabaların öne çıktığı görülmektedir. Ülkemizde ilk klasik gitar konserleri 1930’lu yıllarda İstanbul’da yaşamakta olan Andrea Paleologos tarafından gerçekleştirilmiştir. Paleologos, Cumhuriyet’in ilk 50 yılında klasik gitar eğitiminin de öncü ismi olmuş, yetiştirdiği öğrenciler Ziya Aydıntan, Can Aybars ve Reşit Ertüzün’le birlikte klasik gitar eğitimciliğinin ilk kuşağını temsil etmiştir. Türkiye’de klasik gitar akademik olarak ilk kez 1973 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü’nde, sonrasında 1977 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda okutulmaya başlanmıştır. 2015 yılında yapılan bir araştırma ülkemizdeki 26 konservatuvarın 16’sında klasik gitar eğitiminin yer aldığını ortaya koymuştur. Günümüzde gitar neredeyse herkesin yaşamına az veya çok değebilmiştir. Türkiye’deyse özellikle son 10 yıldır yaygınlığı artarak daha çok genç tarafından çalınmaya, konser salonlarında kendine daha çok yer bulmaya ve giderek daha çok insanın kalbinde yer kazanmaya başlamıştır.
Klasik Gitar Dinleme Önerileri
J. S. Bach Çello Süitleri (gitar uyarlamaları)
Domenico Scarlatti Sonatlar (gitar uyarlamaları)
Joaquin Rodrigo Concerto de Aranjuez, Soylu Bir Centilmen İçin Fantezi
Federico Moreno Torroba Suite Castellana ve Piazas Caracteristicas
Mario Castelnouva Tedesco Gitar Sonatı, Op. 77
Enrigue Granados 12 İspanyol Dansı
*Bu yazı, Anadolu Sigorta'nın iç yayın organı olan Maksimum Biz dergisinin 2017 yılı bahar sayısında yayımlanmıştır.
https://www.anadolusigorta.com.tr/i/content/134_2_Maksimum_Biz_Mayis_2017.pdf
*Bu yazı, Anadolu Sigorta'nın iç yayın organı olan Maksimum Biz dergisinin 2017 yılı bahar sayısında yayımlanmıştır.
https://www.anadolusigorta.com.tr/i/content/134_2_Maksimum_Biz_Mayis_2017.pdf
Subscribe to:
Posts (Atom)