ibrahim maalouf'u ilk dinlediğimde ilk turnemde, ankara'daydım. uzun yıllardır görüşmediğim lise arkadaşımla görüşme planları yaparken, maalouf'un konserine gideceklerini söyledi ve beni de davet etti. eski arkadaşım, erkek arkadaşı ve onların arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirme fikrinin keyfi konserin önüne geçmişti. ancak müzikten çok amin maalouf'un kuzeni olması o sırada beni daha fazla ilgilendirmişti. gönülsüzce ve ne bulacağımı bilmeden MEB Şura salonunda beklerken çok sıkılacağımı zannediyor, boş görünen salonun giderek dolmasından da ayrı bir heyecana kapılıyordum. nihayet konser başladığında aslında müziğin güzel olmadığını, adamların pop tandanslı bir müzikle şov yaptıklarını bile düşünmüştüm ! halbuki üzerinden aylar geçmesine rağmen hala bıkmadığım bir müziği keşfettiğimi konserin sonlarına doğru idrak edebildim. inanılmaz virtüöz hareketler de sergileyerek, kimi zaman da seyirciyi müziğe katarak ilerleyen konser hiç bitmesin istemiştim. çıkışta cd sini imzalayacağını söylediklerinde o uzun kuyruğa rağmen kaldım ve beni de konsere getirip bu güzel müzisyeni tanımama vesile olan ve imza kuyruğunun bitmesini benimle bekleyen arkadaşlarımın adına cd imzalatıp onlara hediye ettim. burada videosunu paylaştığım, doğup büyüdüğü şehir olan beirut'a yazdığı parça, aslında o şehirde yaptığı bir yolculuğu ve sonunda bulduklarını anlattığı anları müzisyenin ağzından dinleyebilmek de konseri benim için daha önemli kıldı.. birkaç gün sonra istanbulda vereceği konsere gitmesi için arkadaşlarımı da cesaretlendirdim. ibrahim maalouf'u ve -ilk olarak louis armstrong'a ithaf edilen- trompeti yeniden yaratışını herkesin bilmesi, bir daha türkiyeye gelirse konserini kaçırmaması gerektiğini düşünüyorum.
barış demirel'i, zaman zaman konserlerinde gitaristliğini yapan bir arkadaş vesilesiyle duymuş ama uzun süre dinlememiştim. "işte yine yeni çıkan deneysel cazcılardan" diye düşünüyordum. yeni çıkan deneysel cazcılar da zaten iyi işler çıkartıyorlar, ne şansımıza ki.. ama nedense ilk olarak ismini duymamdan dinlememe kadar neredeyse 1 yıl geçti ve bu güzelliği erkenden dinleyip yitirmediğim için mutlu olurken, onu dinlemeden geçirdiğim 1 yıl için de üzüldüm. aynı şeyi, kendisinin kadıköy barlar sokağında zaman zaman konser verdiği bir barda çalışan barmen arkadaşımdan da duydum. o da yıllarca konsere gelip giderken birlikte içtiği, muhabbet ettiği barış'ın müziğini dinledikten sonra " abi ben senin bu kadar güzel müzik yaptığını bilmiyordum, niye demedin hiç, dinlerdik" tepkisini vermiş. "abi ben pek bahsetmiyorum ki zaten" cevabıyla vicdanı rahatlamış. ibrahim maalouf ne kadar trompette ve cazda çığır açmış biriyse benim için, "barıştık mı" da o derece heyecan verici, kadıköy semalarında müziği yankılandığı için gurur duyduğum biri. ve dünyaca ünlü birinin ayarında müzik yaptığını görüp daha da beğendiğim, daha da bilinmesini istediğim bir müzisyen.
elbette herkesin zevki kendine.. ama bir kere dinledikten sonra, eğer bu tarzı seviyorsanız bağımlısı olacağınıza eminim. hayatıma ve yalnız ankara ve kadıköy gecelerime ayrı bir derinlik katan bu trompetçilere selamlar, saygılar
No comments:
Post a Comment