Murger Tomb

Murger Tomb
Henri Murger, Cimetiére de Montmartre, Eylül 2015

Monday, December 8, 2014

Cemal Reşit Rey

CEMAL REŞİT REY


Dönemi

20. yy.ın başında, yıllardır süren zayıflama ve toprak kaybetme hali, Birinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle Osmanlı İmparatorluğu’nu çözülüş sürecine sokmuştur. Halk, bağımsızlığını kaybetmeme adına Milli Mücadele’ye başlamıştır. Tüm bu gelişmelerin sonunda, İmparatorluğun daha sanayileşmiş ve kültürlü kesimi olan Rumeli ve Balkanlar kaybedilmiş, daha yoksul, okuma-yazma oranının düşük olduğu tarımla geçinen Anadolu toprakları yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin çoğunluğunu oluşturmuştur. Ancak bu dezavantajlı durum, ilk 10-15 yıllık sürede aşılmış, Türkiye müziğiyle, insanıyla modern bir görünüm kazanmıştır.
Türkiye tarihi boyunca süregelen geleneksel müziğin ve kültür yapısının yanı sıra Lale Devri’nde Avrupa ile kurulan ilişkilerle temelleri atılan çoksesli müzik yapısını tanımaya başlamıştır. III. Selim ve II. Mahmut’un yaptıkları reformlar çoksesli müziğin tanınmasına büyük katkı sağlamıştır. II. Mahmut döneminde 1826’da mehterhanenin yerine Muzika-i Humayun, 1917’de ise Osmanlıdaki ilk müzik okulu olarak Darülelhan kurulmuştur.
Atatürk; Cumhuriyet’in ilk reformlarının kültür sanat yönünde olmasına dikkat etmiştir. Uyguladığı kültür politikasına göre; güzel sanatların her alanında, öncelikle de müzikte bir devrim yapılması düşüncesi temel olmuştur. Çünkü bir ulusun gelişmişlik seviyesi müziğiyle belli olurdu. Türklerin Batı Çoksesli Müziği’nde en az Avrupalılar kadar yetkinleşmesini; Türk Müziği’nin de tüm dünyanın Türkler gibi zevk alarak dinleyebileceği bir hale gelmesini istemiştir.  
Bu nedenle;  reformlara müzik alanından başlamıştır. Bu reformlardan en önemlisi Cumhuriyet’in Türk Müziğini evrenselleştirecek ilk bestecileri ortaya çıkarmak adına ulusun genç yeteneklerine gösterdiği destek olmuştur.
İlk olarak 1925 yılında devlet tarafından on kişi müzik eğitimi almak amacıyla; Paris, Berlin, Budapeşte ve Prag’a gönderilmiştir. Türkiye’ye döndüklerinde kimi icralarıyla kimi de bestecilik uğraşlarıyla müzik yaşantılarını sürdürüp, yeni öğrenciler yetiştirmeye başlamışlardır. Cemal Reşit, kendi imkânlarıyla Paris ve Cenevre’de eğitim almış olmasına rağmen, Cumhuriyet’in kuruluşuyla Türkiye’ye dönmeyi seçmiş ve ülkesine müzik alanında katkı koymayı benimsemiştir.
Uluslararası Sanat Müziği’nin Türkiye’de ilk olarak bestecilik alanında eser ortaya koyma kısmında Cemal Reşit’in de dâhil olduğu, yurtdışında eğitim almış, yetenekli beş Türk genci vardır. Bu beş müzisyene; ünlü müzik yazarı ve eğitimci olan Halil Bedii Yönetken tarafından  “Türk Beşleri” adı verilmiştir.

Hayatı



25 Ekim 1904’te Kudüs’te doğan Cemal Reşit Rey, Cumhuriyet Dönemi Türk bestecileri içinde en birbirinden farklı türde eserler veren, en deneyimli, politonalite, poliritim gibi zor özellikleri bestelerine ustalıkla uygulayabilen ve orkestralamada büyük beceri gösteren bestecimiz olmuştur. Müzikteki büyük yeteneğinin yanı sıra küçük yaştan itibaren pek çok farklı ülkeyi görmesi, oradaki müzikleri duyması ve birçok usta öğretmenden ders alması da onun bu ayrıcalıklı konumunu oluşturan etmenlerdendir.
Cemal Reşit, çok kültürlü, eğitimli bir aileye mensuptu. Babası Ahmed Reşid Rey, bir dönem dâhiliye nazırlığı yapmış, ayrıca Servet-i Fünun dergisinde H. Nazım adıyla yazılar yayınlamıştı. Amcası ressam, arkeolog, müzeci Osman Hamdi Bey’dir (bugün MSGSÜ olan okulumuzun Sanayi-i Nefise Mektebi adıyla ilk kurucusudur). Büyükbabası Çankırı valisi Abdullah Şevki Bey ve büyükannesi Leyla Saz’ın akrabası olan Atiye Huriye’dir. Çok iyi derecede piyano çalan annesi Fethiye Hanım, kardeşleri Samime Sait, sonradan operetlerinin metinlerini yazan Ekrem Reşit ve Semine Argeşo’dur.
Piyano çalmayı annesinden kulak dolgunluğuyla öğrenmiş, beş yaşına gelmeden nota okumayı öğrenmiş ve ilk bestesini sekiz yaşında yapmıştır. Eğitimine 1910 yılında İstanbul’da “Notre Dame De Sion” Fransız lisesinin anasınıfında başlamıştır. 1911 yılında “Mekteb-i Sultani” (Galatasaray Lisesi) ne devam etmiştir. Müziğe çoğu aile fertleri gibi çok küçük yaşta ilgili ve yetenekli olduğu bilinmektedir. İlk piyano derslerini annesi Fethiye hanımdan almıştır. 1912 de henüz 8 yaşındayken yaptığı ilk bestesi bir vals olmuştur.  Dokuz yaşında ailece göç ettikleri Fransa’da, o dönemin konservatuar müdürü olan Gabriel Fauré ile tanıştırılmış ve birçok ünlü piyanist yetiştirmiş olan Marguerite Long’dan ders alması için yönlendirilmiştir. Bir yıl sonra savaş sebebiyle Cenevre’ye gitmişler ve orada Genéve Konservatuarı’na devam etmiştir. Orada 15 yaşında virtüözlük sınıfına kadar yükselmiştir. 1919’da İstanbul’a dönmüşler ancak 1920’de savaş bitince Paris’e gidip Paris Konservatuarı’nda müzik öğrenimine devam etmiştir. 1922’de Marguerite Long’un piyano sınıfından mezun olmuş ve 1923’te, İstanbul’da yeni kurulan Konservatuar’da piyano ve kompozisyon öğretmenliğine başlamıştır.
Cemal Reşit ilk dönem eserlerini Fransız izlenimciliğinin etkisiyle vermiştir. Daha sonraki yıllarda da Türk Sanat müziği esinli eserler vermiştir. Birçok eserinin ilk sahnelenişleri Paris’te yapılmıştır. Ayrıca çok sevilen birçok operetin de müziklerini yapmıştır. Film müzikleri yazmış, radyo programları hazırlamış, 1934’te, sonradan İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’na dönüşecek ilk yaylı orkestrasını kurmuştur.    
1945’te İstanbul Konservatuarı’ndaki görevinden ayrılarak İstanbul Şehir Orkestrası’nın şefi olmuş, ertesi yıl İstanbul Filarmoni Derneği’ni kurmuştur. Şehir Orkestrası şefliğine 1968’de geçirdiği bir kalp krizine dek sürekli devam etmiş, sonrasında ise burada konuk şeflik yapmıştır. Bu dönemlerde Orkestra maddi zorluklar nedeniyle devletleştirilmiştir.
Cemal Reşit dünyanın çeşitli ülkelerinde orkestralar yönetmiş, konserler vermiştir. Farklı ülkelerin hükümetlerince çeşitli nişanlara layık görülmüştür. Cemal Reşit Rey'in yaşamı sürekli çalışarak, üreterek geçmiştir. Son dönemlerde ailesiyle birlikte oturdukları Nişantaşı'nda Şair Nigar Sokak'taki konakta anne babası, ağabeyi Ekrem Reşit, kız kardeşi Semine ve eşi Semih Argeşo ile birlikte yaşamıştır. Uzun ve başarılarla süren ömrü 1985 yılında İstanbul’da, 81 yaşında sona ermiştir.

Karakteri ve Müziği

Cemal Reşit Rey’in karakteri, doğduğu Osmanlı İmparatorluğu gibi çok kültürlü, kozmopolit bir yapıdadır. Sanki çok farklı kişilikleri kendinde toplamıştır. Müziği de bunu yansıtacak şekilde karmaşık, çetrefil ve farklı unsurların bir araya geldiği bir müziktir. Klasik Batı Müziği’nin ve çağının empresyonist etkilerinin yanı sıra makam, pentatonizm ve Türk Halk ezgileri de Rey’in müziğinde iç içe bulunur. Politonalite, poliritim ve aksak ritmlerin kullanımı da onun müziğini özgün ve icrası zor kılan öğelerdir.  Modern ve çağdaş karakteriyle yan yana taşıdığı dini kimliği de onun eserlerinde ilahi ve mistik öğeler olarak karşımıza çıkar. Daha çocuksu ve neşeli yönü ise geniş halk kitlelerine hitaben bestelediği operetlerinde görülebilir.
Rey’in daha hafif eserler olan operetlerinden senfonilerine, piyano parçalarından çeşitli orkestra müziklerine dek geniş bir yelpazede görülebilecek bestecilik özellikleri, Sazların Sohbeti, Güneş Manzaraları, Bir Üsküdar Şarkısı Üstüne Çeşitlemeler, Çağrılış Senfonik Poemi, Lüküs Hayat Opereti, “kendi hayatının özeti” niteliğindeki 2 nolu Senfoni’si, Gitar Konçertosu, 12 Halk Türküsü, Kromatik Konçerto gibi eserlerinde izlenebilir.

Kaynaklar

Selda Asal, “Cemal Reşit Rey”, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Konser Salonu Yayını.

Olcay Koçak (2006), Cemal Reşit Rey, Kastaş Yayınevi.

No comments:

Post a Comment