CEMAL REŞİT REY
Dönemi
20. yy.ın başında, yıllardır süren zayıflama ve
toprak kaybetme hali, Birinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle Osmanlı
İmparatorluğu’nu çözülüş sürecine sokmuştur. Halk, bağımsızlığını kaybetmeme
adına Milli Mücadele’ye başlamıştır. Tüm bu gelişmelerin sonunda, İmparatorluğun
daha sanayileşmiş ve kültürlü kesimi olan Rumeli ve Balkanlar kaybedilmiş, daha
yoksul, okuma-yazma oranının düşük olduğu tarımla geçinen Anadolu toprakları
yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin çoğunluğunu oluşturmuştur. Ancak bu dezavantajlı
durum, ilk 10-15 yıllık sürede aşılmış, Türkiye müziğiyle, insanıyla modern bir
görünüm kazanmıştır.
Türkiye tarihi boyunca süregelen geleneksel
müziğin ve kültür yapısının yanı sıra Lale Devri’nde Avrupa ile kurulan
ilişkilerle temelleri atılan çoksesli müzik yapısını tanımaya başlamıştır. III.
Selim ve II. Mahmut’un yaptıkları reformlar çoksesli müziğin tanınmasına büyük
katkı sağlamıştır. II. Mahmut döneminde 1826’da mehterhanenin yerine Muzika-i
Humayun, 1917’de ise Osmanlıdaki ilk müzik okulu olarak Darülelhan kurulmuştur.
Atatürk; Cumhuriyet’in ilk reformlarının kültür
sanat yönünde olmasına dikkat etmiştir. Uyguladığı kültür politikasına göre;
güzel sanatların her alanında, öncelikle de müzikte bir devrim yapılması düşüncesi
temel olmuştur. Çünkü bir ulusun gelişmişlik seviyesi müziğiyle belli olurdu.
Türklerin Batı Çoksesli Müziği’nde en az Avrupalılar kadar yetkinleşmesini;
Türk Müziği’nin de tüm dünyanın Türkler gibi zevk alarak dinleyebileceği bir
hale gelmesini istemiştir.
Bu nedenle;
reformlara müzik alanından başlamıştır. Bu reformlardan en önemlisi
Cumhuriyet’in Türk Müziğini evrenselleştirecek ilk bestecileri ortaya çıkarmak
adına ulusun genç yeteneklerine gösterdiği destek olmuştur.
İlk olarak 1925 yılında devlet tarafından on kişi
müzik eğitimi almak amacıyla; Paris, Berlin, Budapeşte ve Prag’a gönderilmiştir.
Türkiye’ye döndüklerinde kimi icralarıyla kimi de bestecilik uğraşlarıyla müzik
yaşantılarını sürdürüp, yeni öğrenciler yetiştirmeye başlamışlardır. Cemal
Reşit, kendi imkânlarıyla Paris ve Cenevre’de eğitim almış olmasına rağmen,
Cumhuriyet’in kuruluşuyla Türkiye’ye dönmeyi seçmiş ve ülkesine müzik alanında
katkı koymayı benimsemiştir.
Uluslararası Sanat Müziği’nin Türkiye’de ilk
olarak bestecilik alanında eser ortaya koyma kısmında Cemal Reşit’in de dâhil
olduğu, yurtdışında eğitim almış, yetenekli beş Türk genci vardır. Bu beş
müzisyene; ünlü müzik yazarı ve eğitimci olan Halil Bedii Yönetken
tarafından “Türk Beşleri” adı
verilmiştir.
Hayatı
25 Ekim 1904’te Kudüs’te doğan Cemal Reşit Rey,
Cumhuriyet Dönemi Türk bestecileri içinde en birbirinden farklı türde eserler
veren, en deneyimli, politonalite, poliritim gibi zor özellikleri bestelerine
ustalıkla uygulayabilen ve orkestralamada büyük beceri gösteren bestecimiz
olmuştur. Müzikteki büyük yeteneğinin yanı sıra küçük yaştan itibaren pek çok
farklı ülkeyi görmesi, oradaki müzikleri duyması ve birçok usta öğretmenden
ders alması da onun bu ayrıcalıklı konumunu oluşturan etmenlerdendir.
Cemal Reşit, çok kültürlü, eğitimli bir aileye
mensuptu. Babası Ahmed Reşid Rey, bir dönem dâhiliye nazırlığı yapmış, ayrıca
Servet-i Fünun dergisinde H. Nazım adıyla yazılar yayınlamıştı. Amcası ressam,
arkeolog, müzeci Osman Hamdi Bey’dir (bugün MSGSÜ olan okulumuzun Sanayi-i
Nefise Mektebi adıyla ilk kurucusudur). Büyükbabası Çankırı valisi Abdullah
Şevki Bey ve büyükannesi Leyla Saz’ın akrabası olan Atiye Huriye’dir. Çok iyi
derecede piyano çalan annesi Fethiye Hanım, kardeşleri Samime Sait, sonradan
operetlerinin metinlerini yazan Ekrem Reşit ve Semine Argeşo’dur.
Piyano çalmayı annesinden kulak dolgunluğuyla
öğrenmiş, beş yaşına gelmeden nota okumayı öğrenmiş ve ilk bestesini sekiz
yaşında yapmıştır. Eğitimine 1910 yılında İstanbul’da “Notre Dame De Sion”
Fransız lisesinin anasınıfında başlamıştır. 1911 yılında “Mekteb-i Sultani”
(Galatasaray Lisesi) ne devam etmiştir. Müziğe çoğu aile fertleri gibi çok
küçük yaşta ilgili ve yetenekli olduğu bilinmektedir. İlk piyano derslerini
annesi Fethiye hanımdan almıştır. 1912 de henüz 8 yaşındayken yaptığı ilk
bestesi bir vals olmuştur. Dokuz yaşında
ailece göç ettikleri Fransa’da, o dönemin konservatuar müdürü olan Gabriel
Fauré ile tanıştırılmış ve birçok ünlü piyanist yetiştirmiş olan Marguerite
Long’dan ders alması için yönlendirilmiştir. Bir yıl sonra savaş sebebiyle
Cenevre’ye gitmişler ve orada Genéve Konservatuarı’na devam etmiştir. Orada 15
yaşında virtüözlük sınıfına kadar yükselmiştir. 1919’da İstanbul’a dönmüşler
ancak 1920’de savaş bitince Paris’e gidip Paris Konservatuarı’nda müzik
öğrenimine devam etmiştir. 1922’de Marguerite Long’un piyano sınıfından mezun
olmuş ve 1923’te, İstanbul’da yeni kurulan Konservatuar’da piyano ve
kompozisyon öğretmenliğine başlamıştır.
Cemal Reşit ilk dönem eserlerini Fransız izlenimciliğinin
etkisiyle vermiştir. Daha sonraki yıllarda da Türk Sanat müziği esinli eserler
vermiştir. Birçok eserinin ilk sahnelenişleri Paris’te yapılmıştır. Ayrıca çok
sevilen birçok operetin de müziklerini yapmıştır. Film müzikleri yazmış, radyo
programları hazırlamış, 1934’te, sonradan İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’na
dönüşecek ilk yaylı orkestrasını kurmuştur.
1945’te İstanbul Konservatuarı’ndaki görevinden
ayrılarak İstanbul Şehir Orkestrası’nın şefi olmuş, ertesi yıl İstanbul
Filarmoni Derneği’ni kurmuştur. Şehir Orkestrası şefliğine 1968’de geçirdiği
bir kalp krizine dek sürekli devam etmiş, sonrasında ise burada konuk şeflik
yapmıştır. Bu dönemlerde Orkestra maddi zorluklar nedeniyle
devletleştirilmiştir.
Cemal Reşit dünyanın çeşitli ülkelerinde
orkestralar yönetmiş, konserler vermiştir. Farklı ülkelerin hükümetlerince
çeşitli nişanlara layık görülmüştür. Cemal Reşit Rey'in yaşamı sürekli
çalışarak, üreterek geçmiştir. Son dönemlerde ailesiyle birlikte oturdukları
Nişantaşı'nda Şair Nigar Sokak'taki konakta anne babası, ağabeyi Ekrem Reşit,
kız kardeşi Semine ve eşi Semih Argeşo ile birlikte yaşamıştır. Uzun ve
başarılarla süren ömrü 1985 yılında İstanbul’da, 81 yaşında sona ermiştir.
Karakteri ve Müziği
Cemal Reşit Rey’in karakteri, doğduğu Osmanlı
İmparatorluğu gibi çok kültürlü, kozmopolit bir yapıdadır. Sanki çok farklı
kişilikleri kendinde toplamıştır. Müziği de bunu yansıtacak şekilde karmaşık,
çetrefil ve farklı unsurların bir araya geldiği bir müziktir. Klasik Batı
Müziği’nin ve çağının empresyonist etkilerinin yanı sıra makam, pentatonizm ve
Türk Halk ezgileri de Rey’in müziğinde iç içe bulunur. Politonalite, poliritim
ve aksak ritmlerin kullanımı da onun müziğini özgün ve icrası zor kılan
öğelerdir. Modern ve çağdaş karakteriyle
yan yana taşıdığı dini kimliği de onun eserlerinde ilahi ve mistik öğeler
olarak karşımıza çıkar. Daha çocuksu ve neşeli yönü ise geniş halk kitlelerine
hitaben bestelediği operetlerinde görülebilir.
Rey’in daha hafif eserler olan operetlerinden
senfonilerine, piyano parçalarından çeşitli orkestra müziklerine dek geniş bir
yelpazede görülebilecek bestecilik özellikleri, Sazların Sohbeti, Güneş
Manzaraları, Bir Üsküdar Şarkısı Üstüne Çeşitlemeler, Çağrılış Senfonik Poemi,
Lüküs Hayat Opereti, “kendi hayatının özeti” niteliğindeki 2 nolu Senfoni’si,
Gitar Konçertosu, 12 Halk Türküsü, Kromatik Konçerto gibi eserlerinde
izlenebilir.
Kaynaklar
Selda Asal, “Cemal Reşit Rey”, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Konser Salonu Yayını.
Olcay Koçak (2006), Cemal Reşit Rey, Kastaş Yayınevi.
No comments:
Post a Comment